Klasik anlamda reflü mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçışıdır. Bu hastalarda ağıza acı sıvı tadı gelmesi, göğüste yanma ve hazımsızlık gibi tipik semptomlar görülür. Boğaz reflüsünde ise mide içeriği daha yukarılara gırtlak-boğaz seviyesine kadar ilerlemektedir. Midenin kendi dokusu aside karşı koruyucu bir örtüye sahipken yemek borusu, gırtlak ve boğazımız bu aside dayanıksızdır. Bu nedenle asit tahribatına bağlı bazı etkiler görülebilir. Burada yine önemli bir nokta bir hastada klasik mide reflüsü bulguları olmasa bile direk boğaz reflüsü olabileceğidir.
Boğaz reflüsünün bulguları nelerdir?
- Boğazda takılma ve gıcık hissi
- Kimi zaman kulağa vuran boğaz ağrısı
- Ses kısıklığı
- Gün içinde seste değişim görülmesi, seste çatallanma ve çabuk yorulma
- Kronik ve inatçı öksürükler
- Burun tıkanıklıkları ve geniz akıntısı
- Ağız kokusu
- Ağızda ve dilde aft gibi yaralar ve diş çürükler
Boğaz reflüsü tanısı nasıl konulur?
Öncelikle hastanın genel alışkanlıkları, beslenme özellikleri ve varsa kullandığı ilaçlar öğrenilir. Daha sonra videolaringoskopi denilen ve ekrana bağlı kamera sistemleri ile görüntüleme yapmamıza yardımcı aletler ile gırtlak muayene edilir. Bu muayenede uzman bir KBB hekimi gırtlağın bazı bulgularına bakarak bir kronik bir asit maruziyeti olup olmadığına karar verebilir. Tanı ile ilgili şüphede kalınan bazı durumlarda gerekirse gastroenteroloji hekimi ile birlikte karar verilip daha ileri tetkikler planlanabilir.
Boğaz reflüsü nasıl tedavi edilir?
Tedavinin ilk ve en önemli aşaması beslenme ve yaşama alışkanlıklarının düzenlenmesidir. Bunlara rağmen düzelme olmayan veya daha ileri bulguların gözlendiği durumlarda mide asidi salgısını azaltıcı, asit kaçağını önleyici ilaçlar ya da mide boşalmasını hızlandıran ilaçlar kullanmak gerekebilir. Reflüyü önlemek için alınabilecek genel önlemler şunlardır:
- Baharatlı, acı ve yağ oranı yüksek kızartılmış yiyeceklerden uzak durmalıyız ve daha çok ızgara yiyecekler tercih etmeliyiz
- Kola, soda, gazoz gibi gazlı içecekler; portakal suyu, vişne suyu gibi asitli içecekler ve yağlı sütler reflünüzü arttırabilir
- Çok fazla çay, kahve ve alkol tüketiminden kaçınmalıyız
- Bütün bitki çayları masum değildir. Ihlamur, zencefil, papatya ve yasemin çayları hem ses tellerinin nemlenmesine hem de sindirime yardımcı olurken çok fazla yeşil çay tüketimi ses tellerinde kuruluğa ve ayrıca reflüye yol açabilir
- Günümüzde her ne kadar zor olsa da olabildiğince organik yiyecekler ve ev yemekleri tercih etmeliyiz
- Midemizi çok doldurmayacak şekilde sık sık ve az az yemek yemeliyiz. Karın çevresinde baskıyı arttıracak kıyafetlerden kaçınmalıyız
- Yürüyüş başta olmak üzere düzenli spor yapmalıyız ve tok karına spor yapmaktan kaçınmalıyız
- Yemek yedikten sonra uyumaya geçmeden önce en az 2 saat beklemeliyiz. Mümkün ise bel seviyesinden başlayarak başımızı belirli bir açı ile yükselten reflü yastıkları kullanmalıyız
- Kronik olarak kullanılan bir çok ilacın kendisi de reflü yapabilmektedir. Bunlardan en sık reflü yapanlar allerji ilaçları, antidepresanlar, aspirin gibi kan sulandırıcı ilaçlardır. Bu nedenle doktor kontrolü dışında ilaç kullanmaktan kaçınmalıyız.
Ayrıca mutlaka kullanmamız gereken bazı ilaçlar var ise de yine doktorunuzun önerisiyle mide koruyucu ilaçlarla dengelemeliyiz
Boğaz reflüsünün neden olduğu hastalıklar
Her ne kadar reflü masum bir hastalıkmış gibi görünse de çok ciddi bazı sorunlara da yol açabilir. Boğaz reflüsüne bağlı oluşabilecek bazı hastalıklar şunlardır:
- Kronik farenjit
- Kronik larenjit
- Kronik sinüzit
- Ses teli hastalıkları
- Orta kulak problemleri
- Ağızda iyileşmeyen yaralar ve diş çürükleri
- Uyku apnesi (uykuda solunumun durması)
- Gırtlak kanseri
- Astım gibi kronik akciğer hastalıkları
Ses Teli Nodülleri
Ses tellerinin orta kısımlarında yerleşen ve genellikle iki taraflı olan ses teli kalınlaşmalarıdır. Daha çok kadınlarda ve çocuklarda karşılaştığımız bir durumdur. Sesini çok ve sıklıkla yanlış kullan öğretmenler, şarkıcılar, operatörler gibi profesyonel ses kullanıcılarında görülür. Bu nedenle bu hastalığa ‘singer’s nodül’ ‘şarkıcı nodülü’ de denilmektedir.
Oluşum mekanizması davranışsal olduğundan öncelikli tedavi ses istirahati ve koruyucu önlemlerle yapılır. Hastalara ses hijyeni önerilir ve bazı durumlarda ses terapisi gerekebilir
Ses Teli Polipleri
Ses tellerinin ön veya orta kısmında ve genellikle tek taraflı kitlesel çıkıntılardır. Ses teli polibi olan hastalar genellikle sesini kötü kullananlar ve sigara içicileridir. Yeni oluşan küçük polipler bazı ilaçlar, koruyucu önlemler ve ses istirahati ile düzelebilecekken daha yerleşik olanlar cerrahi müdahale ile tedavi edilmelidir. Yine davranışsal bir hastalık olduğundan ameliyatın öncesinde ve sonrasında ses hijyeni önemlidir ve ses terapisi gereklidir.
Ses Teli Kistleri
Ses tellerindeki küçük salgı bezlerinin tıkanmasına bağlı gelişen keseciklerdir. Doğuştan itibaren var olabileceği gibi sonradan da gelişebilir. Küçük kistler belirgin bir semptom oluşturmazken daha büyük kistler ses kısıklığına neden olurlar. İlaçlar yada koruyucu önlemler hastalığı rahatlatsa da kesin çözüm değildir. Asıl tedavi ses teli cerrahisi yapılarak kistin çıkarılmasıdır.
Reinke Ödemi
Ses telinin örtüsünün altında jel kıvamlı sıvı birikimidir. Bu birikime bağlı ses teli kalınlaşır ve normalden daha kaba ve boğuk bir ses çıkmasına neden olur. Tipik olarak reinke ödemi olan kadın hastaların sesi telefonda erkek sesi olarak algılanır. Bu sıvı birikiminin en sık nedeni sigara kullanımı, sesin yanlış kullanımı ve gırtlak reflüsüdür. Bunun yanında tiroid bezi hastalıkları, allerji ve bazı hormonel hastalıklar da Reinke ödemine neden olabilir.
Tedavide 3 temel unsur vardır
- Sigaranın bırakılması
- Reflünün ve/veya altta yatan diğer hastalıkların tedavi edilmesi
- Doğru ses kullnımın öğretilmesi (ses hijyeni ve ses terapisi)
Tüm bunlara rağmen yeterli düzelme sağlanamayan hastalara veya sesini profesyonel olarak daha iyi kullanmak isteyen hastalara ses teli cerrahisi tedavi alternatifi olarak sunulabilir ancak başta saydığımız 3 önlemi gerçekleştiremediğimiz durumlarda hastalık tekrarlayacağından ameliyat etmek ancak bir süre için düzelme sağlayabilir.
Sulcus Vokalis (Ses teli oluğu)
Ses tellerinde çoğunlukla doğuştan itibaren var olduğuna inanılan çöküntülerdir. Bazen ses telindeki kistlerin tedavi edilmemesi sonucunda da oluşmuş olabileceği düşünülmektedir. Ses güçsüz, pürüzlü veya kısık çıkabilir. Öncelikli tedavi ses terapisi olmakla birlikte belirgin, ileri vakalarda cerrahi seçenekleri göz önüne almak gerekmektedir.
Ses Teli Felci
Ses telleri sağ ve sol olmak üzere iki adettir ve kendilerini uyaran sinirlerin ayrı ayrı çalışmasıyla bir perde gibi açılma ve kapanma hareketi yapar. Perdelerin açılması ile gırtlaktan akciğere hava dolarken kontrollü bir şekilde açılıp kapanmasıyla ses oluşur. Ses tellerini uyaran sinirlerinin birinin ya da bazan her ikisinin çalışmaması durumuna ses teli felci denir. Ses tellerinin felci ses kısıklığından hayatı tehdit eden durumlara varabilecek problemler doğurur.
- Tek taraflı ses teli felcinde ses telinin duruş pozisyonuna göre hastada ses kısıklığı gelişebilir. Bu gibi durumlarda ses terapisi ile hastanın sesi güçlendirilebilir. Ancak bazen ses terapisinin yetersiz kalacağı ileri durumlarda çeşitli ses cerrahisi yöntemleriyle kişiye eski sesine yakın bir ses kazandırılabilir.
- Çift taraflı ses teli felci çok daha ciddi bir durumdur. Ses perdeleri orta hatta kapalı olacak şekilde bir felç gelişmişse hastanın sesi normal çıksa da çok ciddi nefes problemi çeker. Hatta bazen hastaya acilen boynunun orta hattında bir delik açıp (trakeostomi) hastanın nefes almasını sağlamak gerekir. Fakat bu hastalıkta da çok çaresiz değiliz. Bu grup hastalar da ses-nefes terapilerinden çok fayda görürler. Ayrıca bazen ses tellerinde yapacağımız cerrahi bir müdahale (kordotomi) ile boyunda delik açmaya gerek duymaksızın hastalarımızın nefes almalarını sağlayabiliyoruz.
- Gırtlağın duyusunu sağlayan sinirin felcinde boğazda takılma ve gıcık hissi hissedilir. Bazen yiyecek ve özellikle içeceklerin akciğere kaçışı nedeniyle öksürük krizleri olabilir. Hasta ince sesleri çıkaramaz ve sesi kalınlaşır.
Ses Teli Felçleri neden oluşur?
- Malesef günümüzde en sık nedenlerden birisi guatr (tiroid bezi büyümesi) cerrahisidir
- Viral enfeksiyonlardan sonra görülebilir
- Herhangi bir boyun travması sonrası gelişebilir
- Akciğer, yemek borusu ve boyun bölgesindeki tümörlere bağlı gelişebilir
- Beyin travmaları, beyin ilgili ameliyatlardan sonra görülebilir
- İnme, beyine pıhtı atması sonucu görülebilir
Ses teli felçlerinin tedavisi var mı?
Sinirin tam olarak hasarlanması maalesef geri dönüşümsüzdür ancak doğurduğu sonuçlar büyük ölçüde düzeltilebilir.
İlk tercih ses terapisi ile hala düzenli çalışabilen kasları güçlendirmektir. Ses terapisinin tek başına yeterli olmadığı durumlarda ayrıca hastaya cerrahi planlanabilir. Ses telleri yeterince kapanmayan hastalara bir çözüm olarak dolgu enjeksiyonları denebilir (Enjeksiyon laringoplasti). Dolgu enjeksiyon materyalleri yağ, hyaluronik asit, kollajen veya fasya olabilir. Bu tekniğin yetersiz olduğu durumlarda ise bir başka cerrahi teknik olarak ses teline dışarıdan destek amaçlı silikon blok veya Gore-tex kullanılabilir (Tiroplasti). Ses perdelerinin hiç açılmama probleminde ise yeterli nefes alınamayacağından ses tellerinin arkasından cerrahi olarak bir açıklık sağlanarak akciğerlere hava geçişine izin veren kordotomi ameliyatı yapılır (kordotomi). Bu ameliyattan sonra seste bir miktar kısılma gözlense de boyunda nefes almak için bir delik açmadan nefes almayı sağladığından çok kıymetli bir ameliyattır.
Damarsal Hastalıklar
Ses telleri vücudun bir çok organı gibi zengin bir damar ağına sahiptir. Herhangi bir şekilde ses tellerini aşırı zorldağımızda, ses tellerini çok yorduğumuzda ve dinlendirmediğimizde bu damarlarda genişlemeler (telenjektazi) hatta bazen küçük kanamalar oluşabilir. Gerekli önlemlerle tedavi edilebilir
Mutasyonel Falsetto (Puberfoni)
Ergenlikle birlikte vücut değişimine sesin adabte olmasında gecikme durumudur. Daha çok ergenlik çağında erkeklerde görülür. Erişkin hale gelmelerine rağmen çocuk sesini kullanırlar. Ses terapisinden en çabuk ve en çok fayda gören bu grup hastalardır. Bazen ses terapisi ile düzelmeyen çok inatçı durumlarda ses tellerine cerrahi müdahale ile ses kalıcı olarak normale çevrilebilir.
Sesin yaşlanması (Presbifoni)
Yaşlanma ile vücudun tüm dokularında değişim gözlenirken bu durumun sesimizi de etkilemesi kaçınılmazdır. Ses telleri yaş ilerledikçe dolgunluğunu kaybeder, nemliliği azalır. Bu nedenle ses daha güçsüz ve havalı (nefesli) çıkar. Ayrıca kadınlarda yaşla birlikte östrojen (kadınlık hormonu) azalmasına bağlı seste kalınlaşma izlenirken erkeklerde ise kas kitlesi azalmasına ve elastikiyetin bozulmasına bağlı pürüzlü ve güçsüz olur. Yine ses terapi teknikleri kullanılabilmekle birlikte dolgu enjeksiyonları kullanarak ses tellerine eski dolgunluk ve nemini kazandırmak da oldukça iyi bir alternatiftir